Kitabın adı: Kadın ve Hayat Hakkında Bilmediklerimiz Sayfa 280
Yazarı: Bahaeddin Sağlam
Dördüncü Parça
[İLGİNÇ BİR FOTOĞRAF]
KÖLELİK TARİHİ VE HUKUKU
GİRİŞ Kölelik, kelime olarak Farsça asıllı olup işçilik ve zihnen geliş- memiştik manasına gelir. Bu dilde "köle" ve "pak" kelimeleri de ba- ğımlı ve bağımsız işçi demektir. Arapçada "köle" manasına gelen "abd" kelimesi de, efendisine harfiyyen bağlı olan, eğitilmiş, iş ve üre- tim elamanı demektir. Türkçe'de de bu manaya gelen "Kul" kelime- si de efendisine bağlı işçi ve asker manasına gelir.1 Konuya girmeden önce; "Neden dünyada böyle bir kavram ve trajik bir gerçek var olmuştur?" diye kendi kendimize sorabiliriz. Bunun cevabı olarak dünyâ ilim literatüründe ciltlerce ki- tap yazılmıştır. Meselâ: şer ve kötülük problemi ve yorumu ile ilgili ondan fazla kitabın varlığını biliyorum. Ve meselâ: Diyalektik Felsefe ile ilgili yazılan kitapların he- men hepsi, sayfalarının yüzde ellisini bu ekonomik diyalektiğe ayırırlar. Hemen belirtelim ki; kölelik kavramını en çok kullanan sosyalistler, hem düşünce bazında hem anarşizme geçmek için 1 Bkz; Müncid... Kamus-ı Türki... Redhouse (Osmanlıca)
Beşinci Kısım
Sayfa:281
seçtikleri stratejik yönden, ucu insanlık dünyasındaki sınıf farklı- lığına dayanan bu evrensel diyalektiğe muhtaçdırlar. Öyle kı de- nilebilir eğer diyalektik kutuplar olmazsa, evren ve dünyamız da var olmazdı. Ve hemen belirtelim ki; zaman zaman kötü kullanılmaya müsait olmayan, dünyada herhangi bir düşünce, din ve devlet var mıdır? Ki bazı zamanlarda kötüye kullanılan işçilik ve kölelik her yönüyle kötü olsun. Ve ontolojik hiçbir faydası bulunmasın. Bu- nu, en çok mutlak eşitiiligi savunan sosyalist kardeşlerime sormak isterim! Ve diyebiliriz ki; insanlık dünyasında eğer sınıf farklılıkları, altyapı-üstyapı gerçekleri olmasaydı, insanlık, hayvanlık seviye- sinden çıkamayıp mukadder sosyal ve bilimsel evriminden gen kalırdı. Çünkü kâinatta var olan herşey ancak zıddıyla var olabili- yor Meselâ, bütün teknolojik gelişmelere rağmen, işçi sınıfi ol- mazsa, sermaye düzeni ve bugünkü sosyal hayat diye bırşey ola- mazdı. Kadınlık olmazsa, insanlığın yarısı belki tümü yok olurdu. Dernek doğru seçim, zıtlıkları ve dualiteyi yok etmek yerine, onları dengelemek gerçeğindedir. Ve bilim adamları diyorlar ki: Bugün nasıl herkes bir iş bul- mak için can havliyle koşturuyor; tarihte de karınlarını doyur- mak ve dış saldırılardan kurtulmak için, çokları, evet çokları kö- le olmayı tercih ediyordu... Hekimoğlu İsmail'in dediği gibi; Amerika'da meşhur kölelik kaldırma yasasından sonra, köleler kendilerine bakamayınca, bu sefer onları beslemek için, efendiler bir nevi onlara köle oldular. Ve Julıyus Evola gibi dünya tarihçileri diyorlar ki: Hindis- tan'da ikili sınıf yerine beşli kast sistemi olmasına rağmen, orada yaşayan herkes ve bütün kastlar, 20. Asrın insanından daha mutlu oluyordu. Demek kâinattaki gerçeklerin yüzde doksanına yakını görecelidir. Evet, yüzlerce rahip, ulema, sosyolog bir araya gelse de 20. Asırdan işçiliği kaldıramayacağı gibi ve ancak belli sosyal haklan iş- çilere temin edebilecekleri halde, tarihte var olan dinler de, sınıf fark- lılıklannı kaldırmak yerine, onu ancak ıslah etmişler, köleleri de in- san saymışlar. Ve en son İslam dini, "Onlar kardeşlerinizde, yediğiniz- den onlara yedirin, giydiğinizden onları giydirin ve onlara eziyet etme- yin" demiştir. Ve "En büyük sevab, kendine bakabilecek bir köleyi azad etmektir"buyuruyor. Ve en büyük günah olarak, hiçbir sebep olmak- sızın hür bir insanı köleleştirmektir, diyor. (Bakınız: Kur'ân, 58/3) Bekâr cariyelerin efendi ve patronlarına cinsel yönden he- lal olması ise, onları hepten insanlık haklarından mahrum etme- mektedir. Yoksa asıl olan, onları sınıfdaşları olan diğer kölelerle evlendirmektir. (Bakınız: Kur an, 24/32) Ve en son olarak denilebilir ki, Romalıların ve Ortaçağdaki Avrupalıların kölelere yaptıkları vahşiyâne cinayetlerin sorumlu- su ne kilisedir ne de İslâm dinidir... Bilakis İslâm dini aşağıda gö- rüleceği gibi, kölelere mutluluk getirmiştir. Tıpkı diğer insanlara mutluluk getirdiği gibi... Ve Mısır'da köleler devlet bile kurdular. Onlann devletine "Memlukîler" devleti denilir. Son bir not olarak diyebiliriz ki, İslâm dini çevre ülkelerden köle alıp, kısa zamanda yetiştirip azad ettiği için çok kısa bir tarih diliminde medeni bir nüfus patlaması göstermiştir. Ve Anadolu- da, özellikle İstanbul'da müslüman nüfus kısa bir zaman içinde gayr ı müslim nüfustan çok çok fazla olmuştur. * * *
Beşinci Kısım Sayfa 283
KÖLELİĞİN TARİHÎ BOYUTU VE İSLÂMDAKİ HUKUKİ YAPISI
Bu iki konuda ayrı, özel iki bölüm yazmak isterdim. Fakat baktım; Avrupalılar tarafından yazılan Temel Brıtanica Kölelik Maddesini ve yine Avrupalılar tarafından 18. asırda yazılan İslâm Ansiklopedisi, "Abid" (köle) maddesini, yukarıda dediklerimiz için birer belge niteliğinde gördüm. İşte bu iki konu; tarafsız yazıldıklarından bu iki temel yazı- yı aynen alıyorum ve tarafsız değerlendirmeleri okuyucuya bıra- kıyorum! önemli Bir Uyarı Temel Britanicâ'daki madde hem üslûp, hem tercüme, hem kelime bazında yeterli olduğundan onu aynen aldık. Fakat İslâm An- siklopedisindeki "Abid" (köle) maddesini tercüme edenler, esir ile köle kelimelerini sıkça birbirine karıştırmışlardır. Halbuki, islam hu- kukunda esaretin ve köleliğin hükümleri farklı farklıdır. Mesela, bir esir i "dam edilebilirken, dini ve düşüncesi ne olursa olsun, hiçbir kö- le asla ve asla i'dam edilemez. Cinayet hali müstesna... Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan bu İslam An- siklopedisindeki Avrupa taklitliği o kadar çok ve barizdir ki, Arapça isimlerin yazılışı dahi Türkçe hurufata göre değil de yazıl- dığı Avrupa dillerinin alfabesiyle bırakılmıştır. Binlerce örnekte görüleceği gibi özel isim olan "Zeyd" kelimesini "Zayd" olarak yazmışlardır. Veled (çocuk) kelimesini "Valad" olarak yazmışlar. Bu Ansiklopedinin bu gibi zaaflarına rağmen, ilmî ve tarafsız git- tiği de, çoğu yerde görülür. (B.S.)
Sayfa 284
Kadın ve Hayat Hakkında Bilmediklerimiz kitabından alınmıştır. Daha fazlası için kitabı alıp okumanız tavsiye edilir.
KÖLELİK
"Köle, bütünüyle başka bir insanın malı olan, herhangi bir eşya gibi alınıp satılabilen kişidir. Kölelik, eskiçağlardan 19. yüz- yıla kadar süren uzun bir tarih boyunca çeşitli biçimlerde var ol- muştur. Köleler, taşınır herhangi bir mal gibi görüldükleri ve onla- ra hiçbir hak ve özgürlük tanınmadığı için, kendilerinden istenen her türlü işi yapmakla yükümlüydüler. Efendilerinin kötü davra- nışları, ağır yaşam ve çalışma koşulları, insan sayılmayan binlerce kölenin ölümüne yol açtı. Bir köle için kölelikten kurtulmanın tek yolu, efendisince özgürlüğünün geri verilmesi, yani azat edil- mesiydi. insanlar tarih boyunca, içinde yaşadıkları topluma ve dö- neme göre çeşitli yollardan köleleştirildiler. Savaşta tutsak edil- mek, bir suç nedeniyle cezalandırılmak, borcunu Ödeyememek ya da köle ana babadan dünyaya gelmek, köle olmanın çeşitli biçim- lerindendi. insanların ancak kendi yaşamlarını sürdürebilecek kadar üre- tebildikleri eski çağlarda kölelik yoktu. Zamanla üretimde kullandık- ları araçlar geliştikçe, tüketebileceklerinden daha fazla üretmeye baş- ladılar. Bundan sonra, savaş tutsaklarını öldürmek yerine kendileri için çalıştırmaya başladılar ve onların ürettikleri fazla ürüne el koydu- lar. Böylece köleler ve kölelik doğdu. Sümerler'dc köleler ya ev hizmetlerinde ya da tarlalarda ça- lıştırılırdı. Kâr getiren bir mal olarak alınıp satılmaya başlamala- rı daha sonraki dönemlere rastlar. İlk olarak Eski Yunan'da köle- ler toplumun temel sınıflarından biri oldu ve ekonomi, ağırlıkla köle emeğine dayandı. Burada köleler daha çok ev hizmetlerinde ve tarımda çalıştırıldılar. Köleler yurttaş sayamadıkları için hiçbir hakka sahip değillerdi. Köle sayısı çok artan Roma imparatorlu- Beşinci Kısım 285 ğu'nda, köklerin bazıları madenlerde ve taşocaklarında çalıştırı- lırken, bazılan da halkı eğlendirmek amacıyla yırtıcı hayvanlarla ya da birbirleriyle ölümüne dövüştürülürdü. Daha şanslı olanlar ise çiftliklerde ve evlerde çalıştırılırdı. Bu dönemde, birçok köle, içinde bulunduğu koşullara baş- kaldırarak ayaklandı. Bunlann en önemlisi Spartaküs Ayaklan- ması'dır. t.ö. 73'te İtalya'da, Capua'da gladyatör olarak satılan Spartaküs, bazı kölelerle birlikte kaçarak Vezüv Dağı'na sığındı. Başka kaçak kölelerin de onlara katılmasıyla tüm İtalya'ya korku salan 100 bin kişilik bir ordu oluştu. İki yıl sonra Spartaküs bir çarpışmada öldürülünce, güçleri parçalandı ve ayaklanma sona erdi. (bak. SPARTAKÜS)
Roma lmparatorluğu'nun yıkılışından sonra kölelik geriledi, ama hemen ortadan kalkmadı.. 8., 9. ve 10. yüzyıllarda Almanya'da tarım işçilerine olan gereksinimin artması köleliğin canlan- masına yol açtı. Bu amaçla birçok savaş tutsağı Slav köleleştirıldı. 13. yüzyılın sonlarında Avrupa'nın birçok bölgesinde kölelerin yerini artık serfler almıştı. Serfler, toprağa ve beylerine bağlı üre- ticilerdi. Köleler gibi alınıp satılmaz ama efendilerini ve bulun- dukları yeri de terk edemezlerdi. Topraklar, üzerinde yaşayan serflerle birlikte alınır ve satılırdı. Ortaçağda serfler ekonominin belkemiğiydi. (bak. FEODALİZM) Hıristiyan kilisesi ve islam dini, modern çağa gelinceye ka- dar köleliğe karşı çıkmadı. Müslümanlar ile Hıristiyan Avrupa arasındaki uzun süren savaşlarda, her iki taraf da aldıklan savaş tutsaklarını köleleştirdi. Bununla birlikte Müslümanlar'm aldık- ları tutsakların çoğu ağır işçi olmak ya da ırgat olarak tarlalarda çalıştırılmak yerine, ev hizmetlerinde çalıştırıldı. Ayrıca, Muslu- manlık'ta köle azat etmek sevap olduğu için, kölelerin bir bölü- mü azat ediliyor ve islam dinini kabul ederek topluluğun bir üye- Kadın ve Hayat Hakkında Bilmediklerimiz si olabiliyordu, Osmanlılar'da genellikle savaşlarda ya da korsanlık yoluyla tutsak edilen kişileri köle olarak kullanmak, alıp satmak geleneği vardı. Bunun dışında başka ülkelerdeki pazarlardan satın alınarak ülkeye getirilen kölelere de rastlanırdı. Köle ticaretini yalnızca Müslüman tüccarlar yapabilir, Hıristiyanlar da köle satın alabilirdi. Müslüman köle kullanmak ise yasaktı. Köleleri tarımsal üretimde ya da zanaat üretiminde çalıştırmak Osmanlı Devleti'nde yaygın olmamakla birlikte rastlanan bir olguydu. Özellikle İstan- bul çevresindeki padişahlara ait has çiftliklerde ortakçı kullar adıyla; Bursa'da dokumacılıkta ve bıçak yapımında köle emeği kullanılmıştı. Ayrıca Hıristiyan tutsakların beşte birine devletin el koyması ve bunlan Türkleştirerek devlet hizmetinde kullanma- sıyla başlayan devşirme sistemi de Osmanlılar'a özgü bir tür kö- lelik sayılabilir. Osmanlılar'da esir ticaretine dayalı kölelik 1847'de resmen kaldırıldı. Devşirme sistemi ise fetihlerin durak- lamasına paralel olarak daha 17. yüzyılda önemini yitirmeye baş- ladı, 18. yüzyılın ortalarında da bütünüyle ortadan kalktı. Amerika'da Kölelik 1442'de bir grup Portekizli kâşif, Afrika'nın batı kıyısından getirdikleri köleleri Portekiz'de sattı. Bu, Avrupa uluslannca 400 yıldan fazla sürdürülen acımasız bir ticaretin başlangıcı oldu. İs- panyollar, Güney Amerika'nın büyük bölümünü ele geçirdikten sonra, köleleştirdikleri Yerliler'i gümüş madenlerinde çalıştırdılar, Ama Yerliler'in çoğu kötü çalışma koşullarına ve hastalıklara dayanamayarak yaşamını yitirdi. 1S17'de İspanya kralı Afrika'dan köle getirmeye karar verdi. Köleler gemilerle önce Batı Hint Ada- lan'na, oradan da plantasyonlarda (büyük çiftlikler) çalıştırılmak üzere anakaraya götürüldüler. Plantasyon köleliği, Amerika'daki Beşinci Kısım 287 ingiliz kolonilerince de sürdürüldü, (bak. AFRİKA) İlk İngiliz köle tüccarı Amiral Sir John Hawkins'dir. (1532- 95) Hawkins, köleleri gemilerle, Batı Afrika'dan Brezilya'ya ve Batı Hint Adaları'na götürüyordu. 18. yüzyılda İngiltere, Afrikalı kölelerin alım satımında en önde gelen Ülke oldu. 1680-1786 ara- sında 2 milyondan fazla Afrikalı, köle olarak Kuzey Amerika'daki ingiliz kolonilerine ve Batı Hint Adaları'na götürülerek satıldı. 150-600 köle taşımak üzere tasarlanmış özel gemiler, İngil- tere'den yola çıkar ve Afrika'ya giderdi. Burada, köle tüccarları ta- rafından ele geçirilen, bazen de Siyah kabile şeflerince tutsak edilerek beyazlara satılan erkek, kadın ve çocuklar gemilere bindirilirdi. Köle ticaretinin sürdürüldüğü 400 yıl boyunca Afrika 75 ile 90 milyon arasında genç erkeğini yitirdi. Bu dönemde Afrika'dan Amerika'ya 15 milyon köle getirildi. Aradaki fark, köleleştirilen Afrikalılar'ın yolda ölmesinden kaynaklanmaktadır..." (Temel Britanıca)
Kadın ve Hayat Hakkında Bilmediklerimiz kitabından alınmıştır. Yazarı: Bahaeddin Sağlam
Devamı: İSLÂMDA KÖLELİK -2 Konumuza bakabilirsiniz
İlgili Aramalar:
Yazarı: Bahaeddin Sağlam
Dördüncü Parça
[İLGİNÇ BİR FOTOĞRAF]
KÖLELİK TARİHİ VE HUKUKU
GİRİŞ Kölelik, kelime olarak Farsça asıllı olup işçilik ve zihnen geliş- memiştik manasına gelir. Bu dilde "köle" ve "pak" kelimeleri de ba- ğımlı ve bağımsız işçi demektir. Arapçada "köle" manasına gelen "abd" kelimesi de, efendisine harfiyyen bağlı olan, eğitilmiş, iş ve üre- tim elamanı demektir. Türkçe'de de bu manaya gelen "Kul" kelime- si de efendisine bağlı işçi ve asker manasına gelir.1 Konuya girmeden önce; "Neden dünyada böyle bir kavram ve trajik bir gerçek var olmuştur?" diye kendi kendimize sorabiliriz. Bunun cevabı olarak dünyâ ilim literatüründe ciltlerce ki- tap yazılmıştır. Meselâ: şer ve kötülük problemi ve yorumu ile ilgili ondan fazla kitabın varlığını biliyorum. Ve meselâ: Diyalektik Felsefe ile ilgili yazılan kitapların he- men hepsi, sayfalarının yüzde ellisini bu ekonomik diyalektiğe ayırırlar. Hemen belirtelim ki; kölelik kavramını en çok kullanan sosyalistler, hem düşünce bazında hem anarşizme geçmek için 1 Bkz; Müncid... Kamus-ı Türki... Redhouse (Osmanlıca)
Beşinci Kısım
Sayfa:281
seçtikleri stratejik yönden, ucu insanlık dünyasındaki sınıf farklı- lığına dayanan bu evrensel diyalektiğe muhtaçdırlar. Öyle kı de- nilebilir eğer diyalektik kutuplar olmazsa, evren ve dünyamız da var olmazdı. Ve hemen belirtelim ki; zaman zaman kötü kullanılmaya müsait olmayan, dünyada herhangi bir düşünce, din ve devlet var mıdır? Ki bazı zamanlarda kötüye kullanılan işçilik ve kölelik her yönüyle kötü olsun. Ve ontolojik hiçbir faydası bulunmasın. Bu- nu, en çok mutlak eşitiiligi savunan sosyalist kardeşlerime sormak isterim! Ve diyebiliriz ki; insanlık dünyasında eğer sınıf farklılıkları, altyapı-üstyapı gerçekleri olmasaydı, insanlık, hayvanlık seviye- sinden çıkamayıp mukadder sosyal ve bilimsel evriminden gen kalırdı. Çünkü kâinatta var olan herşey ancak zıddıyla var olabili- yor Meselâ, bütün teknolojik gelişmelere rağmen, işçi sınıfi ol- mazsa, sermaye düzeni ve bugünkü sosyal hayat diye bırşey ola- mazdı. Kadınlık olmazsa, insanlığın yarısı belki tümü yok olurdu. Dernek doğru seçim, zıtlıkları ve dualiteyi yok etmek yerine, onları dengelemek gerçeğindedir. Ve bilim adamları diyorlar ki: Bugün nasıl herkes bir iş bul- mak için can havliyle koşturuyor; tarihte de karınlarını doyur- mak ve dış saldırılardan kurtulmak için, çokları, evet çokları kö- le olmayı tercih ediyordu... Hekimoğlu İsmail'in dediği gibi; Amerika'da meşhur kölelik kaldırma yasasından sonra, köleler kendilerine bakamayınca, bu sefer onları beslemek için, efendiler bir nevi onlara köle oldular. Ve Julıyus Evola gibi dünya tarihçileri diyorlar ki: Hindis- tan'da ikili sınıf yerine beşli kast sistemi olmasına rağmen, orada yaşayan herkes ve bütün kastlar, 20. Asrın insanından daha mutlu oluyordu. Demek kâinattaki gerçeklerin yüzde doksanına yakını görecelidir. Evet, yüzlerce rahip, ulema, sosyolog bir araya gelse de 20. Asırdan işçiliği kaldıramayacağı gibi ve ancak belli sosyal haklan iş- çilere temin edebilecekleri halde, tarihte var olan dinler de, sınıf fark- lılıklannı kaldırmak yerine, onu ancak ıslah etmişler, köleleri de in- san saymışlar. Ve en son İslam dini, "Onlar kardeşlerinizde, yediğiniz- den onlara yedirin, giydiğinizden onları giydirin ve onlara eziyet etme- yin" demiştir. Ve "En büyük sevab, kendine bakabilecek bir köleyi azad etmektir"buyuruyor. Ve en büyük günah olarak, hiçbir sebep olmak- sızın hür bir insanı köleleştirmektir, diyor. (Bakınız: Kur'ân, 58/3) Bekâr cariyelerin efendi ve patronlarına cinsel yönden he- lal olması ise, onları hepten insanlık haklarından mahrum etme- mektedir. Yoksa asıl olan, onları sınıfdaşları olan diğer kölelerle evlendirmektir. (Bakınız: Kur an, 24/32) Ve en son olarak denilebilir ki, Romalıların ve Ortaçağdaki Avrupalıların kölelere yaptıkları vahşiyâne cinayetlerin sorumlu- su ne kilisedir ne de İslâm dinidir... Bilakis İslâm dini aşağıda gö- rüleceği gibi, kölelere mutluluk getirmiştir. Tıpkı diğer insanlara mutluluk getirdiği gibi... Ve Mısır'da köleler devlet bile kurdular. Onlann devletine "Memlukîler" devleti denilir. Son bir not olarak diyebiliriz ki, İslâm dini çevre ülkelerden köle alıp, kısa zamanda yetiştirip azad ettiği için çok kısa bir tarih diliminde medeni bir nüfus patlaması göstermiştir. Ve Anadolu- da, özellikle İstanbul'da müslüman nüfus kısa bir zaman içinde gayr ı müslim nüfustan çok çok fazla olmuştur. * * *
Beşinci Kısım Sayfa 283
KÖLELİĞİN TARİHÎ BOYUTU VE İSLÂMDAKİ HUKUKİ YAPISI
Bu iki konuda ayrı, özel iki bölüm yazmak isterdim. Fakat baktım; Avrupalılar tarafından yazılan Temel Brıtanica Kölelik Maddesini ve yine Avrupalılar tarafından 18. asırda yazılan İslâm Ansiklopedisi, "Abid" (köle) maddesini, yukarıda dediklerimiz için birer belge niteliğinde gördüm. İşte bu iki konu; tarafsız yazıldıklarından bu iki temel yazı- yı aynen alıyorum ve tarafsız değerlendirmeleri okuyucuya bıra- kıyorum! önemli Bir Uyarı Temel Britanicâ'daki madde hem üslûp, hem tercüme, hem kelime bazında yeterli olduğundan onu aynen aldık. Fakat İslâm An- siklopedisindeki "Abid" (köle) maddesini tercüme edenler, esir ile köle kelimelerini sıkça birbirine karıştırmışlardır. Halbuki, islam hu- kukunda esaretin ve köleliğin hükümleri farklı farklıdır. Mesela, bir esir i "dam edilebilirken, dini ve düşüncesi ne olursa olsun, hiçbir kö- le asla ve asla i'dam edilemez. Cinayet hali müstesna... Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan bu İslam An- siklopedisindeki Avrupa taklitliği o kadar çok ve barizdir ki, Arapça isimlerin yazılışı dahi Türkçe hurufata göre değil de yazıl- dığı Avrupa dillerinin alfabesiyle bırakılmıştır. Binlerce örnekte görüleceği gibi özel isim olan "Zeyd" kelimesini "Zayd" olarak yazmışlardır. Veled (çocuk) kelimesini "Valad" olarak yazmışlar. Bu Ansiklopedinin bu gibi zaaflarına rağmen, ilmî ve tarafsız git- tiği de, çoğu yerde görülür. (B.S.)
Sayfa 284
Kadın ve Hayat Hakkında Bilmediklerimiz kitabından alınmıştır. Daha fazlası için kitabı alıp okumanız tavsiye edilir.
KÖLELİK
"Köle, bütünüyle başka bir insanın malı olan, herhangi bir eşya gibi alınıp satılabilen kişidir. Kölelik, eskiçağlardan 19. yüz- yıla kadar süren uzun bir tarih boyunca çeşitli biçimlerde var ol- muştur. Köleler, taşınır herhangi bir mal gibi görüldükleri ve onla- ra hiçbir hak ve özgürlük tanınmadığı için, kendilerinden istenen her türlü işi yapmakla yükümlüydüler. Efendilerinin kötü davra- nışları, ağır yaşam ve çalışma koşulları, insan sayılmayan binlerce kölenin ölümüne yol açtı. Bir köle için kölelikten kurtulmanın tek yolu, efendisince özgürlüğünün geri verilmesi, yani azat edil- mesiydi. insanlar tarih boyunca, içinde yaşadıkları topluma ve dö- neme göre çeşitli yollardan köleleştirildiler. Savaşta tutsak edil- mek, bir suç nedeniyle cezalandırılmak, borcunu Ödeyememek ya da köle ana babadan dünyaya gelmek, köle olmanın çeşitli biçim- lerindendi. insanların ancak kendi yaşamlarını sürdürebilecek kadar üre- tebildikleri eski çağlarda kölelik yoktu. Zamanla üretimde kullandık- ları araçlar geliştikçe, tüketebileceklerinden daha fazla üretmeye baş- ladılar. Bundan sonra, savaş tutsaklarını öldürmek yerine kendileri için çalıştırmaya başladılar ve onların ürettikleri fazla ürüne el koydu- lar. Böylece köleler ve kölelik doğdu. Sümerler'dc köleler ya ev hizmetlerinde ya da tarlalarda ça- lıştırılırdı. Kâr getiren bir mal olarak alınıp satılmaya başlamala- rı daha sonraki dönemlere rastlar. İlk olarak Eski Yunan'da köle- ler toplumun temel sınıflarından biri oldu ve ekonomi, ağırlıkla köle emeğine dayandı. Burada köleler daha çok ev hizmetlerinde ve tarımda çalıştırıldılar. Köleler yurttaş sayamadıkları için hiçbir hakka sahip değillerdi. Köle sayısı çok artan Roma imparatorlu- Beşinci Kısım 285 ğu'nda, köklerin bazıları madenlerde ve taşocaklarında çalıştırı- lırken, bazılan da halkı eğlendirmek amacıyla yırtıcı hayvanlarla ya da birbirleriyle ölümüne dövüştürülürdü. Daha şanslı olanlar ise çiftliklerde ve evlerde çalıştırılırdı. Bu dönemde, birçok köle, içinde bulunduğu koşullara baş- kaldırarak ayaklandı. Bunlann en önemlisi Spartaküs Ayaklan- ması'dır. t.ö. 73'te İtalya'da, Capua'da gladyatör olarak satılan Spartaküs, bazı kölelerle birlikte kaçarak Vezüv Dağı'na sığındı. Başka kaçak kölelerin de onlara katılmasıyla tüm İtalya'ya korku salan 100 bin kişilik bir ordu oluştu. İki yıl sonra Spartaküs bir çarpışmada öldürülünce, güçleri parçalandı ve ayaklanma sona erdi. (bak. SPARTAKÜS)
Roma lmparatorluğu'nun yıkılışından sonra kölelik geriledi, ama hemen ortadan kalkmadı.. 8., 9. ve 10. yüzyıllarda Almanya'da tarım işçilerine olan gereksinimin artması köleliğin canlan- masına yol açtı. Bu amaçla birçok savaş tutsağı Slav köleleştirıldı. 13. yüzyılın sonlarında Avrupa'nın birçok bölgesinde kölelerin yerini artık serfler almıştı. Serfler, toprağa ve beylerine bağlı üre- ticilerdi. Köleler gibi alınıp satılmaz ama efendilerini ve bulun- dukları yeri de terk edemezlerdi. Topraklar, üzerinde yaşayan serflerle birlikte alınır ve satılırdı. Ortaçağda serfler ekonominin belkemiğiydi. (bak. FEODALİZM) Hıristiyan kilisesi ve islam dini, modern çağa gelinceye ka- dar köleliğe karşı çıkmadı. Müslümanlar ile Hıristiyan Avrupa arasındaki uzun süren savaşlarda, her iki taraf da aldıklan savaş tutsaklarını köleleştirdi. Bununla birlikte Müslümanlar'm aldık- ları tutsakların çoğu ağır işçi olmak ya da ırgat olarak tarlalarda çalıştırılmak yerine, ev hizmetlerinde çalıştırıldı. Ayrıca, Muslu- manlık'ta köle azat etmek sevap olduğu için, kölelerin bir bölü- mü azat ediliyor ve islam dinini kabul ederek topluluğun bir üye- Kadın ve Hayat Hakkında Bilmediklerimiz si olabiliyordu, Osmanlılar'da genellikle savaşlarda ya da korsanlık yoluyla tutsak edilen kişileri köle olarak kullanmak, alıp satmak geleneği vardı. Bunun dışında başka ülkelerdeki pazarlardan satın alınarak ülkeye getirilen kölelere de rastlanırdı. Köle ticaretini yalnızca Müslüman tüccarlar yapabilir, Hıristiyanlar da köle satın alabilirdi. Müslüman köle kullanmak ise yasaktı. Köleleri tarımsal üretimde ya da zanaat üretiminde çalıştırmak Osmanlı Devleti'nde yaygın olmamakla birlikte rastlanan bir olguydu. Özellikle İstan- bul çevresindeki padişahlara ait has çiftliklerde ortakçı kullar adıyla; Bursa'da dokumacılıkta ve bıçak yapımında köle emeği kullanılmıştı. Ayrıca Hıristiyan tutsakların beşte birine devletin el koyması ve bunlan Türkleştirerek devlet hizmetinde kullanma- sıyla başlayan devşirme sistemi de Osmanlılar'a özgü bir tür kö- lelik sayılabilir. Osmanlılar'da esir ticaretine dayalı kölelik 1847'de resmen kaldırıldı. Devşirme sistemi ise fetihlerin durak- lamasına paralel olarak daha 17. yüzyılda önemini yitirmeye baş- ladı, 18. yüzyılın ortalarında da bütünüyle ortadan kalktı. Amerika'da Kölelik 1442'de bir grup Portekizli kâşif, Afrika'nın batı kıyısından getirdikleri köleleri Portekiz'de sattı. Bu, Avrupa uluslannca 400 yıldan fazla sürdürülen acımasız bir ticaretin başlangıcı oldu. İs- panyollar, Güney Amerika'nın büyük bölümünü ele geçirdikten sonra, köleleştirdikleri Yerliler'i gümüş madenlerinde çalıştırdılar, Ama Yerliler'in çoğu kötü çalışma koşullarına ve hastalıklara dayanamayarak yaşamını yitirdi. 1S17'de İspanya kralı Afrika'dan köle getirmeye karar verdi. Köleler gemilerle önce Batı Hint Ada- lan'na, oradan da plantasyonlarda (büyük çiftlikler) çalıştırılmak üzere anakaraya götürüldüler. Plantasyon köleliği, Amerika'daki Beşinci Kısım 287 ingiliz kolonilerince de sürdürüldü, (bak. AFRİKA) İlk İngiliz köle tüccarı Amiral Sir John Hawkins'dir. (1532- 95) Hawkins, köleleri gemilerle, Batı Afrika'dan Brezilya'ya ve Batı Hint Adaları'na götürüyordu. 18. yüzyılda İngiltere, Afrikalı kölelerin alım satımında en önde gelen Ülke oldu. 1680-1786 ara- sında 2 milyondan fazla Afrikalı, köle olarak Kuzey Amerika'daki ingiliz kolonilerine ve Batı Hint Adaları'na götürülerek satıldı. 150-600 köle taşımak üzere tasarlanmış özel gemiler, İngil- tere'den yola çıkar ve Afrika'ya giderdi. Burada, köle tüccarları ta- rafından ele geçirilen, bazen de Siyah kabile şeflerince tutsak edilerek beyazlara satılan erkek, kadın ve çocuklar gemilere bindirilirdi. Köle ticaretinin sürdürüldüğü 400 yıl boyunca Afrika 75 ile 90 milyon arasında genç erkeğini yitirdi. Bu dönemde Afrika'dan Amerika'ya 15 milyon köle getirildi. Aradaki fark, köleleştirilen Afrikalılar'ın yolda ölmesinden kaynaklanmaktadır..." (Temel Britanıca)
Kadın ve Hayat Hakkında Bilmediklerimiz kitabından alınmıştır. Yazarı: Bahaeddin Sağlam
Devamı: İSLÂMDA KÖLELİK -2 Konumuza bakabilirsiniz
İlgili Aramalar:
Yorum Gönder Blogger Facebook
DİKKAT!
İfadeler şekiller, jpg, gif, png,bmp formatlarında resim, foto, video, müzik ekliyebilirsiniz.Resim eklemek için-- [img] resim linki [/img] // Müzik eklemek için :-- [nct]Müzik linki [/nct] Youtube Video ekleme:-- [youtube] Youtube Video Link [/youtube] Link kapanış kutucukların arasına boşluk bırakın
***KÜFÜR HAKARET İÇEREN YORUMLAR SİLİNECEKTİR***
Gülen ifade eklemek için işaretleri kullanın
:) (: :)) :(( =)) =D> :D :P :-O :-? :-SS :-t [-( @-) b-(