Bir gün bize geldiğinde düşüncelerini açtı bende istersen İstanbul, Edirne, Çanakkale gezelim gelelim dedim.
Anlaştık hazırlıklara başladık, yanımıza küçük bir lastik pompası, buji anahtarı, lastik söküp takmak için lazım olan anahtarları, bir buçuk litrelik pet şişeye ne olur ne olmaz diye benzinde aldık.
Sabah erken saatte İstanbul Avcılar gişelerinden otoyola giriş yaptık.
Pehlivanköy çeşme hayrat suyumuzu içtik hayır dualarımızı ettik |
Edirne uzunköprüye girdiğimizde karnımızda acıkmıştı, methini duyduğumuz uzunköprünün en meşhur köftecisi, köfteci Niyazi' de yemek molası verdik. Heryerde görmeye alışık olmadığımız bu görüntüyü sizlerel paylaşmak istedim. Köfteci Niyaziye girdiğimizde en arkadaki masada hararetli bir çalışma vardı, köfte yapan ustalar gayretli gayretli çalışorlardı. Geldi şimdi bu köftelerden yeme. İyi güzelde kardeşim diyeceksiniz hani pişmiş köfteler, köfte yapanları çekmişsinde bu köftelerin son halini niye çekmedin diye sorabilirsiniz. Köfteler masamıza geldiğinde miss gibi dumanları üstünde tütüyor nar gibi kızarmış görülmeye değerdi ancak yiyen var yiyemeyen var, giden var gidemeyen var deyip çekmedim, sıfrt sizi düşündüğümden yani :))
Yolculuk esnasında gezdiğimiz gördüğümüz yerlerin fotoğrafını fırsat buldukça da çekmeyi unutmadık.
Edirne uzunköprü meydanı
Edirne uzunköprünün meşhur taş köprüsünün ortasında bir kitabe, tamir yapıldığı yılı anlatmakta.
Dünyanın en uzun taş köprüsü Edirne Uzunköprü, yapıldığı günden bugüne yüzyıllar geçmesine rağmen hala dimdik ayakta sapasağlam, şimdiki mimarlar mühendislerin inceleyip dersler çıkarması gereken bir köprü. Malum şimdi yapılan köprülerde hem estetik hemde dayanıklılık yok, selde ve doğal afetlerde yıkılıyorlar, oysa bu köprü kimbilir ne seller, ne fırtınalar gördü.Edirne uzunköprü Gazi Mahmut Bey türbesi
Burasıda Edirne uzunköprünün meydanındaki tarihi çeşme hemen arkasında Park Taksi var, meydana gelmişken bir çay içelim deyip çeşmenin arkasında bulunan yeşil boyalı park taksinin yan tarafına motosikletimizi park ettik, ancak park taksinin şöförleri pek misafirperver çıkmadı, motosikletimizi ordan kaldırmamızı söylediler bu duruma şaşırdık nedenini sorduğmuzda taksi durağını kapatıyormuş :)) bu cevap moralimizi biraz bozdu, motosikleti kaldırmaya bilirdik fakat güzel günümüzü berbat etmekte istemedik, bizde motosiklete binip başka çay içeceğimiz bir yere gittik. Çaylarımızı içip istikamet Uzunköprü çalıköy orda bir gece kaldık.
Uzunköprü' den Enez' e
Sabah erken Enez yollarına düştük. Uzupköprü'den Enez'e yine kafamıza göre takıla takıla gittik.
Saat 14:00 civarında Enezteki yazlığında bizi misafir eden dostumuza teşekkür ederiz, yemeğimizi yedik çaylarımızı içtik, istiratimizi yaptıktan sonra denize gidelim dedik.
Enez Fırat tatil sitesi gerçekten muntazam güzelliğiyle düzen ve tertibiyle çok iyi.
Ağustosun son günleri olduğundan sezon bitmiş sahiller eskisi kadar kabalık olmasada yinede yoğunluk vardı.Enez sahili denizi kumsalı bana çok güzel geldi, yalnız suyu çok tuzlu buda onun yarı bir güzelliği. Tertemiz bir denizi vardı arkadaşım bir girdi denize çıkmak bilmedi zor çıkarttım. Yarın yolculuk var disiplinli olmalıyız öyle her girdiğimiz yerden çıkmazsak işimiz var yani.
Enez'de Osmanlıdan kalma kervansaray kalıntısı, kervansaraydan ne yazıkki geriye pek birşey kalmamış, korumaya alanlara sahip çıkanlara teşekkür ederim. Enez'den sabah biraz geç kalkabilidiğimiz içinde geç ayrıldık malum yol yorgunluğu sabah 6 gibi çıkmayı planlarken ancak saat 9da ayağa kalkabildik ve kahvaltı yapmadan yollara düştük.
Enezden Çanakkaleye
Enezden ayrıldıktan sonra kaybettiğimiz zamanı kazanmak için kahvaltı yapmamıştık, geçtiğimiz yollardada yemek molası vermedik, çanakkalede yeriz diye düşündük. Yol boyunca çay büsküvit idare ettik. Sİz siz olun sakın böyle yapmayın karnızı doyurun aç karnınada hiç iyi yolculuk olmuyor.
Çanakkale ye vardığımızda ilk olarak AKBAŞ ŞEHİTLİĞİNİ gördük ziyaret ettik.
Mezartaşlarında MUT yazanlara dikkat ettinizmi? Neresidir mut? biliyormuyuz. Hani bir türkümüz vardır, yemen için söylenen. Burası muştur, yolu yokuştur, işte o türküde geçen aslı MUŞ değil MUTdur. Burası muttur, yolu yokuştur, giden gelmiyor acep ne iştir. Ben böyle biliyorum sizi bilmem.
Çanakkale savaşları sırasında ATATÜRKün kaldığı ev
Kocadere hastahane şehitliği, bu şehitlikte cepheden yaralı olarak gelen askerlerimiz yatmakta.Kocadere hastahane şehitliğinin içinde duvarlarda bulunan askerlerin künyeleri
Çanakkale kocadere hastahane şehitliği, burası eski fotolarından öyle görülüyorki hastahane olarak kullanılmış.
Cephede hastalıklardan korunma şekilleri yazan kitabe bunun yanlarında yine başka yazılar bulunmakta böylece şehitlik boyunca devam etmekte.
Yuki motosiklet 100lük ve sırtında iki kişiyi buralara kadar getirdiği için ve yollarda bize sıkıntı çektirmediği için fotofraf çekilmeyi hak etti :))
Hava güzel yolda gördüğümüz şehitliklere uğrayıp ziyaretlerimizi yapıyoruz bu arada hala dökülmeden iki kişiyi küçük boyuna bakmadan taşıyan motosikletimizide ihmal etmeyip onunda gönlü olsun deyip arasıra fotosunu çektik :))
Çanakkalenin her karışında şehitlerimiz yatmakta, toplu olarak şehitlikler olduğu gibi resimdeki gibi olanlarda var.
Bir topçu bataryası, ne yazıkki geçen zaman içinde toplara pek sahip çıkamamışız, bakımsızlıktan bazı parçaları eksik neden eksik anlayamadım.
1956 yılında 2.kolordu komutanı Kor. General Muzaffer Alankuş tarafından yaptırılan şehitlik
Yol boyunca şehitliklerimizi ziyaret ettik dualarımızı yaptık, fakat yol boyunca dikkatimizi çeken başka şeylerde vardı, bu toprakları işgale gelen savaşırken ölen anzak askerlerinin mezarları.
Burası anzak (anzac) koyu çıkartma yaptıkları yer olarak biliyoruz
Anzaklarıda ziyaret ettik.
Denizin kenarında bulunan mazarlarında sanki çok uzaklardaki ülkelerine bakar gibiler.
Anzakların torunları dedelerini ziyarete gelmişler
Hava kararmaya başlamıştı biz Çanakkale şehitlik abidesinin bulunduğu yere geldiğimizde ziyaretlerimizi mecburen kesmek zorunda kaldık. Seddülbahirköyüne gidip hem gezelim hemde mola verip istirahat edelim diye düşündük. Seddülbahir köyünden geçip az aşağıda bir çay bahçesine oturduk manzara harika çay harika yorgunluk harika olunca kalkmak bilmedik. Yatalım sabah yola çıkarız diye düşündük bir kaç kişiye pansiyon sorduk, pansiyonlar dolu yer bulamazsınız denilince Seddülbahir köyünde kalmaktan vaz geçtik rotamızı Eceabata çevirdik, çay bahçesinden kalktık seddülbahir köyünün içinden geçerken arka lastik inmeye başladı kahvelerin yanındaki bakkallın önünde kaldık. Eyvah! ne yapacaktık şimdi gece olmuş lastik patlamış lastikçi varmı diye sorduk yok dediler, yanımızdaki pompayla hava bastık fayda etmedi. ALLAH RAZI OLSUN bir vatandaş benim motora kullandığım lastik için sprey var dedi içinde ne kadar var bilemiyorum artık şansınıza dedi gidip evinden getirdi. Patlak lastiğimizin hava süpapından spreyi sıktı lastik oldu taş gibi, hiç buralarda oalanmayın basın gidin eceaabata dedi bu fazla dayanmaz yarım saat sonra etkisin kaybeder deyince biz dururmuyuz. Tam Eceaabata girdik her gördüğümüz motosiklet kullanana lastikçi soruyoruz sağolsun bir motosikletli tamircinin telefonunu verdi bu saatte aranırmı diye düşünürken arayın o gelir dediler, gecenin 00:00 olmuş. Aradık mecburen sağolsun motosikletçi dükkanı tarif etti siz gidin ben geliyorum, 10dk kadar dükkanın önünde bekledik gecenin o saatinde evinden kalkıp geldi onu görünce okadar çok sevindikki anlatamam :)) Sağolsun lastik yapamı yağ değişimi zincir bakımı hepsi 2 saat kadar sürdü.
Saat gecenin bir yarısı olmuştu, parkta oturduk ne yapalım derken aldığımız fıstıkları kolayı yudumluyor bir yandanda durum değerlendirmesi yapıyorduk. Planlarımızın dışına çıkmıştık bunlar hiç hesapta yoktu :((
Parkta yatalım sabah erkende yola çıkarız dedik, dedikte havada bi soğudu vakitte geçmiyor en iyisi yolcu yolunda gerek deyip gecenin karanlığında İstanbul yollarına düştük.
Devam edecek...........
İlgili Aramalar:
Gezinize ne yalan soyleyeyim çok imremdim, ufak tefek aksiliklerde tuzu biberi olmus...
YanıtlaSilGüzel yorumunuz için teşekkür ederim. (h)
Sil