'Türkler Kürtlerle eşit olmak istemiyor'
Habertürk'te Ece Üner'in sorularını yanıtlayan 'Akil İnsan' Lale Mansur, çarpıcı açıklamalarda bulundu.

 Çözüm süreci kapsamında kurulan Akil İnsanlar Komisyonu üyesi ünlü oyuncu Lale Mansur, Habertürk ekranlarında Ece Üner'in sorularını yanıtladı.  Mansur, çözüm süreci ile ilgili "Neden barışı istemiyorlar anlamıyorum. Türkler Kürtlerle eşit meşit olmak istemiyor" diye konuştu.

Lale Mansur'un konuşmalarından bir bölüm:


"BARIŞA VAR MISINIZ YOK MUSUNUZ?"

"Sürece destek vermeyen kesimlerin kaygıları var. Ne vereceğiz diyorlar. Dillerini vereceğiz mesela. Buna karşı mı çıkacaklar? Demokratik haklarını vereceğiz. Çözüm olmayacak ve oğlunuz Şırnak'ta askere gidecek diye sorun kendinize? Başkasının oğlunun kocasının kanı üzerinden konuşmak kolay tabi ki.

"TÜRKLER KÜRTLERLE EŞİTLİK İSTEMİYOR"

Bugüne kadar ayrıcalıklı olan hep Türkler'di. Bu ayrıcalığı paylaşmak veya Kürtlerle aynı statüye gelmek istemiyorlar. Geçenlerde CHP'li bir vekil (Birgül Ayman Güler) "ben kabul etmiyorum" diyor. Tabi ki bunu anlıyorum. Bütün ayrıcalıklar sizdeydi, bunu da paylaşmak istemiyorlar. Anlıyorum bunu. Türkler Kürtlerle eşit meşit olmak istemiyor."

Tavizsizblog olarak soruyorum bu satırları okuyanlara bu sözleri söyleyen biri akil insanmı?
Ne eşitliğinden bahsediyor; Türkiye kadar özgür bir ülke varmı acaba? Lale Mansur yoksa Orhan Yamukun aldığı Barış ödülüne adaymı olmak istiyor?
Bu ülkede herkes eşit değilmiymiş, yazık çok yazık bunlar akil insansa vayy ülkenin haline.
Barışı kim istemez Türk Milleti barışı değil, Terörü istemiyor. Oturduğu yerden konuşup mangalda kül bırakmayanlara bir yenisi daha eklendi.
Tutturmuş dilini verecekmiş zaten konuşmuyormu dilini? Neyi neye veriyorsun?
ABD nin iki tane resmi dilimi var? İngilterenin iki tane resmi dilimi var? Fransanın iki tane resmi dilimi var? Sömürge ülkelere bak bakalım kaç tane dilleri var?
Afrika ülkesi Kenyanın resmi diline bak yetmedimi, Doğu Afrika'daki Cibuti . Bu devletin resmi dillerinden biri Fransızca öbürü Arapça'dır.
Yetmedimi... 
Senegal Resmî dilleri Fransızca ve Mongolfca.
Angola Cumhuriyeti Resmi dili Portekizce: República de Angola
Benin Cumhuriyeti Resmi dili Fransızca
Botsvana Cumhuriyeti Resmi dili İngilizce: Republic of Botswana ve Tswana dili: Lefatshe la Botswana
Burkina Faso Resmi dili Fransızca
Mali 2013 yılı itibariyle Fransız askerlerinin işgalinde Resmi dili Fransızca
Ekvator Ginesi Cumhuriyeti Resmi diller İspanyolca, Fransızca ve Portekizce
Liste uzayıp gidiyor Sayın Lale Mansur artık bu sömürge ülkelerin arasına, 3. Dünya ülkeleri arasında Türkiyenin adınıda görmek istiyor olacakki böyle saçmalamış.




TÜRKLERMİ KÜRTLERLE EŞİT OLMAK İSTEMİYOR???
Türkiyenin en batısı Edirnede kaç tane Kürt var? Peki Şırnakta kaç tane Edirneli esnaf, iş adamı, vatandaş var?
Lale Mansur sen biraz halkın içinde dolaş, çarşıya pazara çık, işçilerin arasına katıl, sabah erken kalk onlarla servis bekle fabrikaya gidip çalış bak bakalım kimler var?
İn pazara bak bakalım kimler var, çık bir ana caddeye son model geçen cip' lere bak bakalım içinde kimler?
Halk ekmeği büfesinin önünde, halkla birlikte kuyruğa gir bakalım kimler var o kuyrukta?
Okullara git o miniklerin sıralarına bak kimler var o sıralarda bir bak bakalım.
Eşitliği görürsen...
Türk' te orda; Kürt' de orda, Arap' ta orda, Laz' da orda şunuda bilki Türkiye sınırları içinde yaşayan İster Roman, İstar Türk; ister Çerkez, İster Arap, İster Kürt olsun
hepsine TÜRK milleti denir işte bu eşitliktir.
Ayrım yok gayrım yok kanun önünde hepsi eşittir yazar, sen şimdi nerde yazar onuda bilmezsin belki araştır biraz bul.
Öyle geçim derdi olmadan, yarınım ne olcak diye düşünmeyen senin gibiler, rahatı yerinde çayları önünde keyifler gıcır atar tutar, bizim insanımızda dinler, dinler ya sende anlatırsın.
Senin bu sözlerini Mehmet Ali Paşa duysa kemikleri sızlar....

Meğer eşit değilmişiz haberim yokmuş, ben yıllarca eşitiz sanıyordum Lale Mansurun sayesinde eşit olmadığımızı öğrendim, Türkler sırça köşklerdemi yaşıyordu, kürt bildiğim komşum, kürt değilmiydi, askerde aynı karavanaya kaşık salladığımız, aynı yerde silah çattığımız asker arkadaşım kürt değilmiydi, yolda Emniyet kontrolü yapan aracımızı sağa çektirip ehliyet ruhsat suran polis kürt değilmiydi, 550 milletvekilinin içinde kürt yokmuydu, bakanların içinde, cumhurbaşkını kürt yokmuydu bu ülkede hepsi türkmüydü? 



  http://www.biyografi.info/kisi/lale-mansur sitesinde Lale Mansur' un Mehmet Ali Paşa’nın soyundan geldiği yazıyor.  Lale Mansur, 1956 yılında, İstanbul’da dünyaya geldi. . Babası emekli korgeneral Daniyel Yurdatapan, annesi Suzan Hanım’dır. Abisi müzisyen Şanar Yurdatapan’dır. “Oktay Tuğrul Bağcı” ve Onur adlarında iki abisi daha vardır. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde uzun yıllar baş balerin olarak görev yapan sanatçı, ilk olarak 1992 yılında, BBC için çekilen Childhood belgeseli ile oyunculuğa başladı. James Runcie tarafından yönetilen Childhood, ünlü yazar Yaşar Kemal’in hayatını konu alıyordu.

Vikipedi, özgür ansiklopedi' de MEHMET ALİ PAŞA Hakkında yazılanlar
Mehmet Ali Paşa ya da Ludwig Karl Friedrich Detroit (d. 1827 Brandenburg – ö. 7 Eylül 1878 Gjakova, Kosova) Alman kökenli bir Osmanlı generaliydi. 93 Harbi'nin ilk aylarında Tuna Cephesinin komutanıydı. Şair Nazım Hikmet'in annesinin dedesidir.

Ludwig Karl Friedrich Detroit 1827 yılında o zamanlar Prusya Krallığı'nın sınırları içinde yer alan Brandenburg an der Havel kasabasında doğdu. 12 yaşında Hamburg'tan kalkan bir gemide çalışırken gemisi İstanbul limanında demirlediği sırada kaçarak Osmanlı Devleti'ne sığındı[1]. Osmanlı Devletinin önde gelen devlet adamlarından biri olan Mehmed Emin Âli Paşa'nın himayesine girdi. Harbiye'ye girerek Mehmet Ali adını aldı.

1853 yılında Osmanlı ordusuna katıldı ve Kırım Savaşı'nda savaştı[2]. 1865 yılında generalliğe (paşa) yükseldi. 18 Temmuz 1877 tarihinde Müşir olarak 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nın Tuna Cephesi komutanlığını Çırpanlı Abdülkerim Nadir Paşa'dan devraldı. Bu görevi 2 Ekim 1877 tarihine kadar sürdürdü ve Süleyman Hüsnü Paşa'ya devretti. Savaşın bitiminde Aleksandros Karatodori Paşa ve Sadullah Paşa'yla birlikte Berlin Kongresi'nde Osmanlı Devleti'ni temsil eden 3 kişiden biriydi. Kongrenin kararlarından memnun olmayan Müslüman halkı yatıştırmak için Arnavutluk'a gönderildi. Kosova'nın Gjakova kasabasında halk tarafından linç edilerek öldürüldü.

Mehmet Ali Paşa'nın Hayriye Hanım, Leyla Hanım, Adviye Hanım ve Zekiye Hanım adlarında 4 kızı vardı. Bu kızlarından olan torunlarının ve torun çocuklarının arasında Nazım Hikmet, Mehmet Ali Aybar, Oktay Rifat ve Ali Fuat Cebesoy gibi kişilikler bulunmaktadır[3].
http://tr.wikipedia.org/wiki/Mehmet_Ali_Pa%C5%9Fa 







 Geçtiğimiz günlerde Milat Gazetesi, "Hepimiz Ermeniyiz" kampanyasını başlatan isimlerden sanatçı Lale Mansur'la konuştu.

 Siz Kürtlerle Türkler kardeştir sözünü eleştirip aslolanın eşitlik olduğunu ifade ediyorsunuz. Eşitlik nerede başlamalı?

-Türkiye’deki zenciler onlar, bunu artık itiraf ediyoruz. Bunca yıldır yapılmayan kalmamış, onlara da Ermenilere de, her kesime de. Ama Kürtler çok büyük bir çoğunluktalar. Ben bugün hala Uludere’nin olabilmiş olmasına inanamıyorum, hala zorluk çekiyorum. Onlar bizim vatandaşımız ve onları bombalayan da Ordu. Çıkıp Başbakan Genelkurmay Başkanına teşekkür edince ben dondum kaldım, kulaklarıma inanamadım. Biz onun savaşı bitireceğini ümit ediyorduk. Ben ümitliydim. Kaçakçılık deniliyor. Devlet olarak oraya ne yapıldı da bu insanlar ekmek parası için buna muhtaç. Orada gencecik çocuklar, 34 insan öldü. Ondan sonra da hoppidi zippidi yılbaşı kutlandı, bayraklar yarıya inmedi. Düşünebiliyor musunuz, geride kalan kurtulan insanlar da şimdi kaçakçılıktan yargılanacaklar. Açılım yapmak isteyen bir hükümet yüzde elli oy aldıktan sonra, 34 vatandaşı bombalandıktan sonra böyle mi davranır.

*Nasıl düzelir ortam?

-Giden gitti ama bu emirleri verenler ortaya çıkar, yargılanır, ceza alır durum şeffaflaşırsa.

*Bejan Matur Kürt meselesinin çözümünün kadınlarla olabileceğini, onların ortak bir dil kurabileceğini söylüyor, katılır mısınız?

-Burada herkesin üzerine düşen bir şeyler var. Ben de bu konuda üzerime düşeni yapıyorum. Mesela Leyla Zana’nın dediği gibi özerklik de gayet tabi isteyebilirler. Olur veya olmaz ama onlar bunu elbette isteyebilirler, haklarıdır. İstiyorum diyebilmeliler. Beni de ezseler, köyümü yaksalar, ailemin bir kısmını faili meçhulde kaybetsem, ötekine dışkısını yedirseler ben de istemeyebilirdim. Bir sürü model var, bunlar istenebilir ve tartışılabilir şeyler olmalı. (
12.06.2012 - Nil Gülsüm - Milat Gazetesi ) http://www.milatgazetesi.com/Ataturku-herkes-kullaniyor/30198#.UV9dmjdurTo




Müzisyen abisi Şanar Yurdatapan Aksiyon İnternet sitesinde

Genler apolet dinlemeyince
7 Ağustos 1999 / CEMAL A. KALYONCU
Şanar Yurdatapan; babası, dedesi, dedesinin babası, annesinin babası, babaannesinin babası, daha doğrusu bilebildiği yere kadar herkesin asker olduğu bir aileye mensup.
Ama bugün yaptığı çıkışlarla en çok askerleri karşısına alıyor. Ailede birçok apoletli olmasına rağmen genlerin apolet dinlemediğini ortaya koymaya çalışıyor sanki. Yurdatapan, 1980 öncesini bilenler için müzisyen bir isim olarak hatırlanabilir. Bugün ise düşünce özgürlüğü için mücadeleler verirken, bu mücadelesinde daha çok Apo ve PKK'lılara da yer ayırması sonucu Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin müdavimleri arasında yer alanlardan biri oldu, olmaya da devam ediyor.

2. Abdülhamid karşıtı olduğu için Erzurum'a sürülen Mehmet Ali Paşa ile yine aynı sebepten Van'a sürülen Ferik Hüsnü Paşa'nın torunu olan Şanar Yurdatapan son yılların gündem şehri Susurluk'ta 1941 yılında doğar. Şimdi artık kullanılmayan albaylıkla tuğgenerallik arasında bir rütbe olan Tuğbay rütbeli dedesi Servet Bey Erzurum'daki Mehmet Ali Paşa'nın kızı Mevhibe Hanım'la evlenerek 'paşa babanın paşa damadı' unvanını alır. Servet Paşa, Çanakkale Savaşı'nda Atatürk'ün yanında savaşmaktadır. O savaşta yaşanan meşhur saat hikayesinin anlatıcısı ve o hikayenin tarihe not düşülmesini de sağlayan kişidir Servet Bey. Bilindiği gibi kurşun Atatürk'ün göğsündeki saate isabet ederek onun hayatta kalmasını sağlamıştı. Servet Bey'in beş çocuğu olur bu evlilikten. Şanar'ın da babası olan en büyük çocuğu Daniyel'in dışında büyük mason üstadı Can Arpaç'ın da annesi olan Danende, Dâna, şarkıcı Alpay'ın annesi Daime ve Daniş, Servet Bey'in diğer çocuklarıdır. Şanar Yurdatapan'ın babası Daniyel de askeri okula yazılır. Ancak tam da Sakarya Savaşı öncesinde Daniyel kardeşi ile birlikte Kuleli'den kaçarak Ankara'daki talimgahta, 10—15 günlük bir eğitimden geçirilip subay olarak savaşa yollanırlar. Cumhuriyet sonrasında ise, 1960 İhtilali öncesinde Daniyel Yurdatapan Diyarbakır'daki 7. Kolordu'nun Komutanı'dır. 3. Ordu Komutanlığını ise Ragıp Gümüşpala yapmaktadır. 27 Mayıs'la Gümüşpala Hava Kuvvetleri'ne gelince 3. Ordu'ya da Korgeneral Daniyel Yurdatapan vekalet eder. Daha önce tanıdığı ve arkadaşı olan Cemal Gürsel Paşa ise ona Genelkurmay Başkanlığı vaad etmiştir. Plana göre 30 Ağustos'taki şûrada üst kadro emekliye sevk edilerek ona yol açılacaktır. Korgeneral Yurdatapan da bunu beklerken, 30 Ağustos gelmeden kendisini Milli Birlik Komitesi'nin kararıyla Bursa'ya askeri vali tayın edilmiş olarak bulur. Yurdatapan bu olay karşısında gönül koyar arkadaşlarına. Çünkü, Yurdatapan kendisinden alt rütbeye sahip İçişleri Bakanı Tümgeneral Muharrem İhsan Kızıloğlu'nun emrine gireceği Bursa'da bir yıl süreyle askeri vali ve belediye başkanlığı yapar. Anayasa oylamasına Bursa'dan red çıkınca Yurdatapan da kalp spazmı geçirir. Sonra merkez valiliğine alınır, oradan emekli olur.

Şanar Yurdatapan'ın ailesindeki askerler bununla da sınırlı değildir. Babasının dayısı Hüsrev Gerede, Atatürk'ün silah arkadaşıdır. 50'li yılların ortalarında Genelkurmay İkinci Başkanlığı yapan ve askeri üslerin NATO'ya açılmasına karşı gelerek DP ile zıtlaşan Zekai Okan da babasının kuzenidir. Onun kardeşi Sezai Okan da 1960 İhtilali'nde Milli Birlik Komitesi üyesidir.

Daniyel Bey ile Suzan Hanım'ın dört çocuğundan (diğerleri Oktay —Tuğrul Bağcı müstear ismiyle tanınmış besteleri var, Onur ve sinema sanatçısı Lale Mansur) ikincisi olan Şanar işte böyle apoletli ortamda büyür. Babası o ve kardeşlerine asker olması konusunda 'birisi bu mesleği sürdürürse sevinirim' demekle yetinir. O da babasının bu isteği yerine müziğe ilgi duyar: "Genler apolet falan dinlemiyor galiba. Onlar kendi bildiklerini okuyorlar". O da kendi bildiğini okur, babasının vazifesi dolayısıyla Susurluk'ta doğan Yurdatapan, ilkokula Bursa'da başlar, liseyi ise çok yer dolaştıktan sonra Ankara Atatürk Lisesi'nde bitirir. 'Hiç bir şeye hevesim yoktu' dediği lise yıllarından sonra abisi Oktay'ın üniversitede müzik yapmak için bir grup oluşturması ve onun da bu gruba girebilmek için puanı düşük jeolojiyi tercih etmesi ile üniversiteye adım atar. Daha sonra yatay geçişle jeofizik bölümüne geçecektir ama asıl hedefi Nejdet Bulut ve abisi Oktay ile birlikte kurdukları Kuyruklu Yıldız adlı grupta müzikle uğraşmaktır. Üniversiteye kayıt yaptırır ama o daha çok 'kantin üniversitesine' devam eder. Kuyruklu Yıldız'da 1958'lerin sonlarında başlayan amatör müzik hayatı 1960'ta Caddebostan Dağ Club'de profesyonel olarak sahne almasıyla devam eder. Bu arada üniversite hayatını üçüncü sınıfta noktalamasına rağmen, engel olur korkusundan bunu babasına açıklayamaz, babası onu hâlâ öğrenci zanneder. Aynı yıllarda Sevim (Balkır)'la evlenir (Bu evlilikten Arda Kardeş diye ünlenen Arda 1967'de, Meriç de 1972'de doğar. Daha sonra sanatçı Melike Demirağ'la bir evlilik daha yapan Şanar Yurdatapan'ın 1979'da Zeynep, 1989'da Almanya'da da Can adıyla iki çocuğu daha olur. Yurdatapan Melike Hanım'dan boşanmıştır şimdi.)

Üniversite yılları onun içinde 'düzene aykırılık' genlerini de harekete geçirir. 1960 öncesi yıllarda gazeteleri tersten okuyanlardan olan Yurdatapan'ın, özellikle sosyalizmin dünyaya yayılmaya başlandığı kuşağın bir ferdi olarak okuduklarının da tesiriyle düşünce yapısında değişmeler başlar. 1965'te Marks ve Engels'in kitaplarıyla tanışır. Gel gör ki bunlardan birşey anlamaz, okuduğunda düş kırıklığına uğrar ama olsun o artık düzeni sorgulayan birisi olmuştur. Hatta baba mesleğini bile sorgulamaktadır artık: "Bir keresinde babam arkadaşların mı bu fikirleri sokuyor kafana demişti. Bu çok ağırıma gitmişti. 71 askeri cuntası sırasında bayağı tartışmalar olmuştu. Bir şey diyemiyordu babam artık. İçinde yetiştiği askerlik camiasına toz kondurmak istemiyordu ama gerçekler de ortadaydı." Yurdatapan'ın etkisinde kaldığı bir başka fikir ortamı da Yön'cülerdi. İdolü ise Çetin Altan. 1965'in sonunda 24 yaşında iken Türkiye İşçi Partisi (TİP)'e girer: "Dünyanın bütün sorunlarıyla birden karşılaşınca neye uğradığımızı şaşırdık. Köklü bir eğitim almadığımız için, bunları tartışa tartışa geliştirme yerine, bir de baskı ile karşılaşınca kendi sloganımızı ortaya çıkarıp kümelendik onların etrafına. Bir kere kümeye girince artık düşünmeyi de donduruyorsunuz." TİP'in merkezinden gelen kararları beğenmediği de olurdu ama o kitle psikolojisi ile hareket edince 'sol birisi olarak zaten marjinalsiniz, bir de grup içinde marjinal olursan hepten aç kalırsınız' korkusuyla hareket eder ve susar 1970'lere kadar. Ama zaman onu doğrulayacaktır. Bu arada arkadaşlarından dağlara çıkıp vurulanlar olduğunda bunalımlar geçirir: "Bir ses tuzağa düşürülüyorsunuz diyor, öbür ses acaba kendini mi kandırıyorsun?" Çankırı'daki yedek subay askerliği dönüşünde TİP'teki arkadaşları Aydınlıkçılar, Milli Demokratik Devrim Grubu ve Sosyalist Devrim Grubu diye ikiye ayrılır. Sonunda da partilerden uzak kalmaya karar verir. Vurdulu kırdılı hadiselere karışmıştır ama söylediğine göre kendini korumak içindir bunlar. Bu yıllardan tanıştığı Doğu Perinçek'i bir gün söylediği ile diğer gün söylediği birbirini tutmayan birisi olarak tanımlayan Yurdatapan, onu izafi bulur: "Doğu çok izafi bir şey. Hep Doğu'ya gidersen batıya varırsın!"

Yurdatapan, 1970'lerden sonra 'yapılacak tek şeyin, başkasına muhtaç olmayacak kadar ayaklarını yere basıp, mesleğinde başarılı olmak' olduğuna karar verir. 1972'de Atilla Özdemiroğlu ile Şat Yapım'ı kurar. Prodüksiyon işi yaparlar 1979'a kadar. İlk olarak Arda Kardeş diye anılan kendi oğlu Arda'yı sürerler piyasaya. Sonraki yıllarda Fusün Önal, eski eşi Melike Demirağ, Cici Kızlar Grubu, Esmeray, İskender Doğan'a 45'likler yaparlar. Sezen Aksu kendi ayağı ile gelir onlara. "Tatlı bir Yahudi kadın, kendi şivesiyle 'Burraya geleceksin sana birr şey dinleteceğim.' Gittim süklüm püklüm bir kız. Nilüfer."Nilüfer'in de çıkışından itibaren uzun süre müzikleri Şat Yapım tarafından yapılır. Bu dönemde biri TRT Denetim Kurulu'na karşı 'müziğe denetim olmasın', diğeri de telif hakkını savunan boykota önayak olurlar. Sonuç, boykot başkaları tarafından delinince Şat Yapım iflasa sürüklenir. 1980'deki Eurovision Şarkı Yarışması'nda onun bestesi birinci olur, ama ödülü kabul etmeyince Aziz Nesin onu Yazarlar Sendikası'na üye alır.

1980'de ise 24 Ocak kararlarının alınması Yurdatapan tarafından 'yeni bir darbenin habercisi' olarak algılanır: "Sanıyorum susup otursak hiçbirşey olmazdı. Ama susup oturmaktansa mücadeleyi konuşabileceğimiz yerden veririz. Burası da Avrupa'dır." Ve Yurdatapan ailesi ile birlikte Almanya'nın yolunu tutar. Almanya'ya onların ardından başkaları da gelecektir —bunların tanınan kişiler olduğunu söyleyerek isimlerini vermek istemiyor— ama onlar gelmezler. Yurdatapan, Almanya'da iken, düzenlenen bir Türk—Yunan—Kıbrıs filmleri haftasında Türk aleyhtarı propagandaya alet oldukları düşüncesiyle vatandaşlıktan çıkarılır 1981'de. 1990'ın sonlarında ise Alman pasaportu alan Yurdatapan, hakkındaki davalar askeri mahkemeden sivil mahkemelere geçince ve ağır cezadaki davaların bir kısmından da beraat edince Türkiye'ye gelir. Hakkında yedi dava daha vardır, havaalanından her an alınmayı bekleyerek 1992'de gelir Türkiye'ye ama beklediği gerçekleşmez. Başvurur yine TC vatandaşlığına girer. Döndükten sonra müzik piyasası çok değiştiği için bu piyasada yer bulamayan Yurdatapan, yaptıklarından dolayı PKK taraftarı birisi olarak tanımlanır toplumda: "Öyle takdim ediyorlar. Ben savaşa karşıyım." Apo'ya suikast girişimini kınayan bir metne imza koyar, ardından iki PKK itirafçısını sahte pasaportla yurtiçine sokmaya çalışırken yakalanır. Müziğini hazırladığı bir program Med TV'de yayınlanır. Bunların sonunda hep DGM'lik olur. Şırnak'ın Güçlükonak beldesinde 11 kişinin öldüğü katliamın askerler tarafından gerçekleştirildiğini iddia edince dönemin Genelkurmay 2'nci Başkanı Çevik Bir'in şikayeti üzerine bu sefer yargılanır, 10 ay hapis cezası alır.

Yurdatapan, şimdilerde ise, 1995'te aralarında yazılarından dolayı hüküm giymiş birçok kişinin de bulunduğu Düşünce Suçuna Karşı Girişim adlı bir faaliyetin içindedir. Bu girişim, hüküm giymiş yazıları bir bröşür halinde süreli yayınlayarak onlara destek olmayı amaçlıyor. Mustafa İslamoğlu, Tayyip Erdoğan ve Yaşar Kaplan'ın hüküm giydiği yazıları da yayınlayan Yurdatapan salı günü Kaplan'ın bir yazısından dolayı Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkacak. Bugün daha çok yerel televizyonlar için belgeseller hazırlayan Yurdatapan, basının kendisi hakkında askerlerce uyarıldığını iddia ediyor: "Aldığım suçlamaları birinci sayfadan, beraat ettiğimde ise en arka sayfadan giriyorlar. Gazetelerin tepelerinde konuşuluyor, oradan biraz kenara sızıyor ve o arkadaşlar sayesinde bize ulaşıyor. Mesela, bir asker kişi telefon açmış. 'Bu haberler bizi çok üzüyor, böyle devam ederse biz daha fazla üzülürüz. O zaman başkaları da üzülür' diyor." Yurdatapan, TC, asker ve kurumlarla mücadele halinde. Haklı mı haksız mı? Buzlu camın arkasında neler oluyor, ben de bilmiyorum.
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-4670-37-genler-apolet-dinlemeyince.html










 








Yorum Gönder Blogger

DİKKAT!
İfadeler şekiller, jpg, gif, png,bmp formatlarında resim, foto, video, müzik ekliyebilirsiniz.Resim eklemek için-- [img] resim linki [/img] // Müzik eklemek için :-- [nct]Müzik linki [/nct] Youtube Video ekleme:-- [youtube] Youtube Video Link [/youtube] Link kapanış kutucukların arasına boşluk bırakın
***KÜFÜR HAKARET İÇEREN YORUMLAR SİLİNECEKTİR***
Gülen ifade eklemek için işaretleri kullanın
:) (: :)) :(( =)) =D> :D :P :-O :-? :-SS :-t [-( @-) b-(

 
Tavizsiz © 2013. All Rights Reserved. Shared by WpCoderX
Top